top of page

TAHRAN, BİR SAVURSAN O GÜZEL SAÇLARINI



(Bu yazıyı masa dergisi, Mart 2018 sayısı için yazdım)


Çok sessiz bir çocukluğum oldu. Bütün çocuklar gibi her şeyi merakla izliyor, anlamadıklarımı da defalarca soruyor, çocukluğun hayaller dünyasında yaşıyordum. Soruları korkumdan sormazdım; utanç perdesini yırtıp da sormak istediğimdeyse, onları annemin seveceği bir kalıba dökerdim. Kadıncağız bu merakım yüzünden "kutsallıklara ihanet ediyor” deyip okulda başımın belaya girebilme korkusuyla yaşardı hep. Böyle bir çocukluktan sonra ergenlik dönemine geldim. İlkler dünyasına... İlk kalbimi sarsan bakış... İlk kez bir kızın elini tutuşum... Sanki elimi değil de kalbimi avucuna almış, sıkıyor hissi... Ama ben binlerce sağır kulağa, âşık olduğumu nasıl söyleyebilirdim? “Hele ki bekçiler dışarıda ‘seni seviyorum’ deyip demediğini öğrenmek için ağzını kokluyorlar.” Ne güzel söylemiş Ahmad Shamlou. O ay yüzlünün yanağından aldığım ilk öpücükse, hep hayalini kurduğum andan çok farklıydı. En sade biçimiyle, yüce bir histi bu! Anlatmaya kalksam sanki bozulacak türden bir duyguydu. Sanki yaşam harmanıma bir kıvılcım düşmüştü. İçten içe yanıyordum ama bir damla su için bile bağıramıyordum. Bütün bunlar arasında bir de ilk kez sarhoş olmak var. Dudağıma ilk dokunan kadeh, dilimdeki düğümü çözüverdi. Horasan’dan bir meltem sıcaklığıyla, bir şiir yankısı bütün dünyamı sardı:

“Bu gece yarı sarhoş, yarı ayık, bir tanecik şarabım elimde, gerçekler duvarına ayakbastım, her şeyimi kaybetmeye azmettim.”

Gece sessiz, zaman sakin bir nehir gibi akıyor. Kuşlar derin uykuda. Elimi uzatsam Ay'a dokunabiliyorum. Ve inci taneleri gibi parlayan yıldızlar... Ben, Ay, yıldızlar ve o. Kendi mahremimde bağırıyorum. Yüksek sesle bağırıyorum ki herkes duysun! "Ben bir daha o eski insan olmayacağım! Onu sevmeyi hiç bırakmayacağım!" Damarlarıma aşırı dozda cesaret zerk edilmiş gibiydi... Hep adını duyduğum ama hiç görmediğim tanrıya, cevabını alamadığım binlerce soruyu haykırıyordum. Korkmuyordum, o akşam her şeyimi kaybetmeye hazırdım. Ben, sevişirken boğazda düğümlenen sessizliğin haykırışıydım. O akşam, yasaklanan aşkların efendisiydim ben... Ergenliğini kimseye ezdirmeyen, Tahran sokaklarında bir delikanlıydım o akşam. Bir ben vardım, bir yalnızlığım, bir de o damdaki sarhoşluk gecesinde babamın hazırladığı bavulum... O gece, annem durmadan ağlıyordu ve babam, son gömleğimi koklayıp bavula koyuyordu. Sonra bana döndü ve: "Oğlum... Buralarda yaşam, iki çizginin dışında geçmez. Ya sözlerini daha ağzından çıkmadan boğazında düğümleyip yutacaksın ya da hapishanelerdeyken güneşi görme umudun, bütün saçlarını tıpkı dişlerin gibi ağartacak. Ama sen bunların hiçbirini yaşamayacaksın. Seni, insanların bağırırken korkmadıkları bir ülkeye, başka bir şehre yolluyorum." Ergenlik isyanım, kendimi yabancı bir ülkede bulunca dinebildi ancak. İlk başlarda ne mi oldu? Beni yalnızlık şehrine sürgün eden kaderime lanet okuyup durdum. Bu yeni ülkedeki ilk günlerim, o haklı öfkemle geçti. Kimsenin dilinden anlamadığım bir yerdeydim... Liseyi, Ankara'daki İran Lisesi'nde okuyup bitirdim. Ve bir gün bir melekle, bu şehrin hiç görmediğim bir köşesine gittim. Ondan sonra hep hayatımı o köşede, tıpkı benim gibi, haklarından vazgeçmeyip savaşan insanların arasında geçirdim. Sonra o meleğin, vücudunu satarak para kazandığını öğrendim. Bir sonraki karşılaşmamızda, hemen tanıdım onu ve ona doğru koştum. Teşekkür etmek istemiştim ona; o kız, özgür yaşamak uğruna, her gün özlüyor olsam da ülkemi, annemi, kısaca her şeyimi geride bırakmayı göze aldığım cesareti hatırlatmıştı bana. Eminim ki o da beni tanıdı o an. Gözleri parladı ama hemen yüzünü çevirdi benden... Sanırım benim onu sevdiğim kadar sevmiyordu kendisini. Hikâyemi elbette özetleyerek anlattım ki ne okuyanı kendi hayat hikâyemle sıkayım, ne de anlatmaya çalıştığım asıl konudan uzaklaşayım. İran’da kadın ve erkek olmak hakkında konuşmak istediğim için, bütün bunları öncelikle anlatmaya da mecburdum.

İran'da Kadın Olmak

İran evlerinde "kadın olmak" konusunda, belirgin, kesin ve net bir çerçeve yoktur. Örneğin bizim İran'daki evimizde, annemin iki çeşit hayatı vardır: Biri ev içinde ve kendi özgün ahlâkımız çerçevesinde; diğeri ise sokakta ve İran İslam Cumhuriyeti kanunları çerçevesinde... Kanun koyuculara göre, daha uyumlu olan ama bana göreyse daha ahlâksız sayılan bu sokak kanunlarını eve taşıyan erkekler de vardır tabii... Bu konuyu daha iyi anlatabilmem için, daha fazla açıklamam gerekiyor bunu. Aynı sokaktan iki farklı görüntüyle... Mesela, bizim sokağın başındaki bakkal amca gibi bazı insanlar, İran toplumunun eşitsiz koşullarını içten bir şekilde algılayarak, kadınlara karşı daha insanî ve ahlâkî davranıyorlar. İranlı kadınları, kendilerinin sahip olduğu bütün haklara sahip olmayı hak eden insanlar olarak kabul edip, kimisi ayrımcılığın asık suratını kapı dışında bırakıp, eşine gülüm diye hitap ediyor. Kimisi eşinin güzel sesini duymaktan mest olmuş ve böyle güzel bir sesin nasıl yasaklanabildiğini düşünüyor. Ama aynı zamanda yine sokağımızın başındaki kuru temizlemecinin çırağı gibi bazı insanlar da var ki, kadınlarla konuşurken onların yüzüne bile bakmıyorlar. Kadınlarla mecburi konuşmaları, mümkün olduğu kadar erken bitsin istiyorlar ve bu adamlar bakımlı kadınlara fahişe gözüyle bakıyorlar. İran'da bu bakışa sahip kitle, ilk anlattığım insancıl gruba göre çok daha az sayıda olsa da, çok güçlü bir lobiye sahiptir. Çünkü ülkede yargı ve yetki sahibi herkes bu düşünceyi taşır. Bu adamlar, iddia ettiklerine göre; İran'daki mevcut kuralları, dine uygun şekilde düzenlemişlerdir ama maalesef bu kurallar, onlara adaletten daha fazla pay alma fırsatı vermiştir. Adalet dediğin şey, hassas bir teraziyle ölçülüyorsa eğer; aynı nizamda birinin daha fazla hakkının olması, ötekinin hakkından çalınmış olması demektir. İran'daki temel problem de işte burada başlar. Bu adamlar, birden fazla eşleri olsun isterler ve isterler ki, onlar izin vermediği sürece, eşleri ev dışında herhangi bir yerde çalışamasın. İran'daki erkeklerin hepsi, anlattığım bu bencil erkek profiline dâhil sanılmasın. Birçoğu -ki kadınlarla konuştuklarından onların hakikî dertlerinden de haberleri vardır- kadınlarla empati kurmaya, sempati geliştirmeye çalışırlar. Sokaktaki zehirli ortamı unutsunlar diye eşlerine özellikle nazikçe davranan kocalardır bunlar. İran’da, sadece çalışma hayatında değil siyaset dünyasında da, kadınları çok basit bir ölçekle, alanın dışında bırakırlar. Bu alanda da erkek olana kapılar açar. Bu yüzden, eğer İran'da siyaset meydanında bazı kadınları görme şansımız varsa ve siyah çarşafları altındaki yüzlerini görebilirsek eğer. Çoğu zaman, siyasetçi bazı erkekler bile, bu kadınlardan daha fazla duyarlı ve düşünceli olabilirler diğer kadınlarımıza karşı. Bırak kadın haklarını savunmayı ataerkillik ya da kadına şiddet olaylarını çok kolay önemsemeyen insanlardır bunlar. İşte böyle bir yaşam alanında, İran'daki kadınlar bütün bu sınırlara rağmen hiç pes etmediler ve kendi haklarını almak için hep savaştılar. Bu yüzden, 2009 yılındaki İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonraki sonuçlara itiraz etmek için gerçekleşen birçok eylemde, milyonlarca kadın, sokaklarda erkeklerden daha cesur ve yürekli şekilde haklarını savundular. 2017 Ocak aylarında İran’ın birçok şehrinde ortaya çıkan protestolar içinde de kadınarım önemli bir rol aldığını görebiliyoruz. Bu yürekli kadınların yanında, onların haklarına saygı duyan binlerce adam da sokakta kadınlarla omuz omuza itirazlarını gösteriyorlar. O eylem günlerinden birini çok iyi hatırlıyorum. Babamla eyleme katılmak için hazırlanmıştık ve şehir merkezine gidecektik ki, kız kardeşim "Ben de geliyorum" dedi. Babam mı? Bunu hiç itiraz etmeden kabul etti. "Baba" dedim; "Kendi gözlerinle gördün, dövüyorlar, öldürüyorlar! Bu kızcağız nasıl koşacak onlar böyle öldüresiye saldırırken?" Babam bana döndü ve dedi ki:

"Sen varsın ya! Korursun onu... Merak etme, en fazla bir şehit abisi olursun. Bırak da kardeşin hakkını savunsun."

Kardeşimin yüzüne baktı, gülümsedi babam.

 
 
 

Comments


Subscribe Form

Thanks for submitting!

  • Facebook
  • Instagram
  • Twitter
  • LinkedIn

©2021 by Dariush Salehi. Proudly created with Wix.com

bottom of page